Geçen Zamanın Hüznü ve Ebediyet Arayışı
![]() |
Geçen Zamanın Hüznü ve Ebediyet Arayışı |
Hayat, bir su misali akıp gidiyor. Kâh coşkun bir nehir gibi enginlere doğru yol alıyor, kâh sakin bir dere gibi usul usul ilerliyor. Ancak her akışın bir sonu var; her su, nihayetinde büyük denize karışıyor. İnsanoğlu da bu akışın bir parçası. Dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren, zamanın amansız çarkları arasında savruluyor, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalıyor. Ve bu koşturmaca içinde, bazen durup soluklanıyor, geriye dönüp bakıyoruz. İşte o anlarda, içimizi tatlı bir hüzün kaplıyor.
Çünkü geriye baktığımızda, sadece geçen yılları değil, onlarla birlikte yitip gidenleri de görüyoruz. Çocukluğumuzun neşeli kahkahaları, gençliğimizin umut dolu hayalleri, olgunluk çağımızın tatlı telaşları… Hepsi birer anı olarak zihnimizin kıyısında usulca dalgalanıyor. Ama en çok da, yanımızda yürüyen, hayatımızın en değerli parçaları olan sevdiklerimizin yokluğu yakıyor içimizi. Onların sıcak gülüşleri, sevgi dolu sözleri, güven veren elleri… Şimdi hepsi birer hayalete dönüşmüş, zamanın sisleri arasında kaybolmuş gibiler.
İşte tam da bu noktada, insanın kalbine bir inanç ışığı doğuyor. Bu dünyanın geçiciliği, faniliği karşısında, ebedi ve baki olan bir varlığa sığınma arzusu beliriyor. Çünkü biliyoruz ki, bu fani dünyada hiçbir şey kalıcı değil. Güzellikler solar, güç tükenir, sağlık bozulur. Ama ruh, ebediyetin bir parçasıdır ve asıl yurduna, asıl sahibine dönmek için sabırsızlanır.
Bu arayış, insanı yaratıcısıyla derin bir bağ kurmaya yöneltir. Kalp, O’nun sonsuz rahmetine, engin mağfiretine sığınmak ister. Dil, O’nun mübarek adını anmakla huzur bulur. İşte o zaman, en güzel zikirler dökülür dudaklardan: “La ilahe illallah…” Allah’tan başka ilah yoktur. Bu kelime, sadece bir inancın ifadesi değil, aynı zamanda bir teslimiyetin, bir sığınmanın, bir umudun da timsalidir.
“La ilahe illallah” zikri, bir teselli kaynağıdır. Geçmişin acılarını dindiren, geleceğin korkularını silen bir merhemdir. Her tekrarında, kalbe bir ferahlık, ruha bir sükunet iner. Sanki bu fani dünyanın ağırlığı omuzlardan kalkar, yerini hafif ve huzurlu bir teslimiyete bırakır.
Bu zikir, aynı zamanda bir yolculuğun hazırlığıdır. İnsan, bu dünyadaki misafirliğini tamamlayıp ebedi yurduna doğru yola çıkarken, yanında en değerli azığı taşımak ister. İşte “La ilahe illallah” bu yolculuğun en kıymetli azığıdır. Çünkü bu kelime, insanı yaratıcısına en yakın kılan, O’nun rızasını kazandıran en güçlü bağdır.
Hayatın inişli çıkışlı yollarında yürürken, hastalıklar, acılar, kayıplar zaman zaman yorar bizi. Umutsuzluğa kapıldığımız, güçsüz hissettiğimiz anlar olur. İşte o zaman, “La ilahe illallah” bir imdat çağrısı gibi yankılanır kalbimizde. Bize, her şeyin O’nun kudreti altında olduğunu, O’ndan başka sığınacak hiçbir kapı olmadığını hatırlatır.
Bu zikir, sadece dilde bir tekrar değildir. Aynı zamanda kalpte bir inanış, ruhta bir yaşayıştır. İnsan, bu kelimenin manasını derinlemesine idrak ettikçe, dünyaya bakışı değişir, değerleri farklılaşır. Artık fani olanın peşinde koşmak yerine, baki olanın arayışına girer. Geçici olanın hüzünleriyle yıpranmak yerine, ebedi olanın huzuruna sığınır.
Sevdiklerimizin yokluğuyla yanan yüreğimiz, “La ilahe illallah” zikriyle bir nebze olsun serinler. Çünkü biliriz ki, onlar bu fani dünyadan ebedi aleme göç ettiler. Onlarla yeniden buluşma ümidi, bu zikirle daha da güçlenir. Onların bıraktığı boşluk, yaratıcımıza olan yakınlığımızla dolar.
Son yolculuğa hazırlanırken, en büyük kazancımız, Rabbimize olan imanımız ve O’nu sürekli anmaktır. “La ilahe illallah” dilimizden düşürmediğimiz, kalbimize nakşettiğimiz en değerli hazinemizdir. Bu zikirle, fani dünyanın geçici hüzünlerini geride bırakır, ebediyetin sonsuz huzuruna doğru umutla yürürüz.
Unutmayalım ki, bu dünya bir imtihan yeridir. Acılarıyla, sevinçleriyle, kayıplarıyla bizi olgunlaştıran bir okuldur. Ve bu okulun sonunda, hepimiz asıl yurdumuza döneceğiz. İşte o dönüşte, yanımızda götürebileceğimiz en değerli şey, Rabbimize olan imanımız ve O’nu zikretmekle geçirdiğimiz ömürdür.
Öyleyse, bırakalım fani dünyanın hüzünleri kalbimizi
karartmasın. Sığınalım ebedi olanın rahmetine. Dilimizden düşürmeyelim “La
ilahe illallah” zikrini. Çünkü bu zikir, hem bu dünyada bize huzur verir, hem
de ahirette en büyük kazancımız olur. Unutmayalım ki, her nefes bir emanettir
ve her an, son yolculuğa bir adım daha yaklaşmaktır. Bu bilinçle yaşamak,
hayatın geçiciliğini idrak etmek ve ebediyete hazırlanmak, en doğru ve en
anlamlı yoldur.

Hiç yorum yok: