Oyunda Yönetmen Kim
Oyunda Yönetmen Kim |
Bu yazımda yazar Nil Avunduk’un Oyun'da Yönetmen Kim? kitabı hakkında kısa bir tanıtım yapmak istiyorum. Kitapta anlatılmaya çalışılan ana konu; insanların kendi akılları ve kendi bilgileri ile yaşamak yerine başta yakın çevre olmak üzere çevredeki diğer insanların telkinlerine göre yaşamaya çalıştıklarıdır.
Kitap genel hatları ile bu konuyu açıklamaya çalışmış. Kitapta yazarın sahip olduğu yanlış düşüncelerden dolayı hastalanması ve daha sonra yanlış düşüncelerinin yerine doğru düşünceleri koyarak sağlığına kavuşması anlatılıyor. Kitap teknik konulardan oluştuğu için çok fazla değerlendirme yapmadan yazarın kitabından alıntılar yapmayı daha uygun buldum:
“Herkesin doğrusu kendi yapabildiğidir. O zaman tek doğru olamaz. Ama zihinleri insanları böyle kandırıyor, tek doğru var diye inandırıyor. Böylece herkes o tek doğruyu bulmaya çalışıyor. Bulamayan kendini kötü hissediyor. Kendince bulduğunu zanneden de bulduğundan pişman oluyor. Demek ki doğru yok, yapabildiklerimiz var,’’
O günlerde, “Olmasın,” dediğim her şeyin altında bir korkum olduğunu keşfetmiştim. Onun için, “Onu seviyorum,” ya da “Onu özlerim,” cümlelerinden sonra, daha altta yatan sebebi bulmam gerektiğini de keşfetmiştim. Bunları keşfettikçe ve kendi korkularımla da yüzleştikçe yaşadığım olaylara yüzeysel bakamamaya başladım.
Korktuğum şeyleri bulduktan sonra gerisi kolaydı. “İnandığım cümle”yi veya “korku”mu, “korku dörtlüğü”ne yerleştirerek, birkaç kere korku dörtlüğü içinde tekrarlayarak zihnimden o cümleyi siliyordum. Yani o cümleye olan inancım, dolayısıyla o inancın ürettiği korku bitiyordu.
Artık, “başımın üzerinde benimle beraber dolaşan balonun oyununu” kendim için yakalamıştım. Şimdi onunla oyun oynama sırası bana gelmişti, bütün korkularımı ve gerçek olmayan inançlarımı bulup dönüştüreceğim güne kadar.
İnsanları “yalancı” diye tarif ettiğim ve bu duruma isyan ettiğim bir gün, “Aynalar” çalışmasını bulmuştum. Artık herkesi nasıl tarif ediyorsam benim de öyle olduğumu anlamıştım.
Böyle olduğuna kendimde yaptığım çalışmalarla iyice inandıktan sonra, zaten dışarıda kimseyle uğraşamaz olmuştum. Mecburen hep kendimle uğraşıyordum. Çünkü kendimde değiştirmem gereken çok şey vardı.
O güne kadar, “İnsanlara güven olmaz, ne yapacaklarını bilemem,” diye inanırken, kendi korkularımı buldukça kendimin ne zaman ne yapacağının belli olmadığı ile yüzleşmiştim. Hiç güvenilir değildim. Çünkü hangi olayda, hangi korkumun talimatına uyacağımı bilmiyordum. Korkularım bittikçe kendimden emin, kendimce hareket edebilecektim. O güne kadar korkularımın istediklerini yaptığımı anlamıştım.
Başka bir gün, yapmak istediğim şeyleri bana yaptırmayacak, her hareketimi frenleyecek bir inanca sahip olduğumu buldum. O güne kadar, “Bilinçaltı”mda hareketlerimi yöneten, beni korkutan inançlarım olduğunu bilmiyordum. Yeni fark etmiştim. Çok şaşırdım. İnanamadım. Ağzım başka, içim başka söylüyordu.
Bir insanın en büyük düşmanı, hiç durmadan oluşan istekleriydi. Bu istekler çok zararlıydı. Ben bunu kendimde artık kendimi kandırmadan inceleyecektim. Bir zaman sonra, bulduklarımla şoklar yaşamaya başladım. Çünkü her “seviyorum” dediğim kişide, bana uyan, bana fayda sağlayacak bir şey bulmuştum. Yani o kişiyi değil, onda bulduğum, benim menfaatime uyan malzemeleri seviyordum. Sevdiğim o kişi değil, onda bulduklarımdı.
Görseller:nilavunduk.com.tr
Oyunda Yönetmen Kim
Reviewed by EĞİTİM PINARI
on
Haziran 25, 2020
Rating:
Alıntılar güzel. Okumak isterim bu kitabı. Teşekkürler Fatih Bey 😊🤚
YanıtlaSilRica ederim, umarım faydalı bir yazı olmuştur.
Silİlginç. Sevdiğim o değil, onda bulduklarımdı. Okunabilir gibi.
YanıtlaSilBence okunması gereken kitaplardandır.
SilÇok teşekkür ederim İlkay Hanım.
YanıtlaSil" Demek ki doğru yok, yapabildiklerimiz var,’’ ne kadar güzel bir söz insana kendini çok iyi hissettiriyor :)
YanıtlaSilVerimli faydalı bir kitaba benziyor, bizleri bilgilendirdiğiniz için sağolun Fatih Bey :)
Rica ederim, sizleri bilgilendirmek çok güzel bir duygudur Düş Tasarımcısı.:)
Silduymadıydım, yazık acıdım kadına yaaa.
YanıtlaSilAslına bakarsanız, acımak yerine kadını tebrik etmek gerekir. Çünkü yazar hem hastalığının teşhisini hem de tedavisini kendisi buluyor. Belki, kendimize acısak daha doğru olacak. Çünkü yazardan öğreneceğimiz çok şey var bence.:)
Sil